Mutfak Cadıları – Aralık 2010
657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nda değişiklik içeren 23 maddelik tasarı, Bakanlar Kurulu’nun onayından geçti. Haziran ayından beri TBMM gündemine girmek için sırasını bekliyor. Haziran ayında tasarı basında ilk yer aldığında ve Aralık ayında yeniden yer aldığında kamu çalışanlarına ve özellikle kadın ve özürlülere tanıyacağı yeni haklarla gündeme gelmişti. Ancak tasarı kesinleşmeden, hükümet sendikaların baskısıyla bazı olumlu değişiklikleri de içermekle birlikte, özellikle 20 maddesi doğrudan kamuda çalışanları ilgilendiren yeni düzenlemelerle torba yasayı gündeme getirdi.
Tasarı hedefini, bir iki küçük madde değişikliğini ön plana çıkararak gizlemeye çalışsa da, bütününe hakim olan yaklaşım, kadrolaşmayı güçlendirmek, disiplin cezalarıyla işten atılmaları kolaylaştırmak, özel sektörden yöneticilere kapı aralamak, kısaca kamuda çalışanın iş güvencesini ortadan kaldırmak. Torba yasa da aynı anlayışı daha da kuvvetlendirerek savunuyor.
Kamuoyuna, kadın kamu çalışanların haklarında olumlu yönde birçok değişiklik getireceği ilan edilen tasarının, ilgili maddelerine bakalım. İlkin Maliye Bakanlığı’nın resmi verilerine göre, genel bütçeli kuruluşlarda görev yapan yaklaşık 1 milyon 500 bin memurun, 474 bin 147’sini de kadın kamu çalışanlarının oluşturduğunu belirtmek gerekiyor.
Annenin doğum sonrası ücretsiz izin hakkının 12 aydan 24 aya kadar uzatılıyor. Ancak kadın çalışanlara ücretsiz izin verilmesi ve bu sürenin kadının primini ödeme koşuluyla emeklilik süresine saydırılması tek başına yeterli değil. Ücretsiz izin hakkını kullanan kadın çalışanın özlük ve herhangi bir borç ödemek zorunda kalmadan emeklilik hakları nasıl korunacak? Bu durum tasarıda belirsiz bırakılmış. İşyerlerinde terfi, atamalar ve emeklilik konularında zaten cinsiyet ayrımcılığına uğrayan kadın çalışanların durumunun, ücretsiz izin süresi uzadıkça daha da kötüleşeceğini kestirmek güç değil.
Diğer yandan önemli bir sorun daha var: Devlet Bakanı Aliye Kavaf, Kasım 2010 tarihinde yaptığı bir açıklamayla doğum izninin arttırıldığı yönünde bir izlenim yaratmıştı. Oysa 2004 yılında gerek 4857 sayılı İş Kanunu’nda gerekse 657 sayılı DMK’da bu konuda değişiklik yapılmış ve kadın çalışanlar için, doğumdan önce sekiz hafta, doğumdan sonra sekiz hafta olmak üzere, sadece 16 hafta ücretli izin hakkı verilmişti. AKP hükümeti gerek yeni tasarıda gerekse torba yasada bu konuda yeni bir değişiklik getirmiyor; ama kamuoyu büyük bir adım atıldığı izlenimi verilerek, yanıltılıyor.
Oysa Avrupa Parlamentosu, doğum iznini ücretli olarak beş aya çıkaran yasayı onayladı bile. Halihazırda izin süresinin daha da uzun olduğu ülkeler de var: Örneğin kadınlara Portekiz’de 24, Finlandiya’da 52, İsveç’te 64 hafta ücretli doğum izni veriliyor. Babalara verilen doğum iznine gelince, AB parlamentosu bunu 14 gün olarak belirliyor.
Tasarıda ikinci önemli bir nokta, süt izninin ilk altı ay üç saat, ikinci ay bir buçuk saat olması. Bu izni kadınların işe geç gelmek ya da erken çıkmak dahil olmak üzere kullanmaları olumlu. Ancak kadın çalışanlara, bebekleri için kreş ve emzirme odalarının açılmaması, bu izni mesai saatleri içinde değerlendirmek isteyen kadınlar için büyük bir sorun olacak.
Torba yasada yapılan bir değişiklikle, tasarıda evlilik ve ölüm hallerinde verilen beş günlük izin süresi yedi güne çıkarılırken, annenin doğum sırasında veya sonrasında ölümü halinde kamu çalışanı babaya, anne için öngörülen ücretli-ücretsiz izinler kullandırılıyor. (Doğum sonrası izni, emzirme izni vb.) Eşi doğum yapan erkek kamu çalışanı, eski yasada, isteğe bağlı olarak üç gün izin alabiliyordu. Tasarıda bu süre on güne çıkarıldı. Bu iznin en az 15 gün olması gerekiyor.
Ebeveyn iznine gelince, belirli bir yaşa gelinceye kadar anne ve babanın ortak sorumluklarında olması gereken çocukların bakımı için, her iki ebeveyne de (anne-baba) belirli bir süre için izin verilmesi elzem. Ebeveyn izninin süresi ve erkek çalışanlar için devredilemez bir hak olması son derece önemli. Kadın çalışanın, zaten iş ve ev içi yükleri (ev emeği) nedeniyle iki kat mağdur durumdayken, çocuk sahibi olma nedeniyle iş hayatından ayrı kalmasının önlenmesi ve babaların da çocuk bakımına ilişkin sorumlulukları üstlenmesi ise can alıcı bir mesele.
Halbuki tasarıda ebeveyn hakkı ile ilgili düzenleme keyfilik içeriyor: “doğum sonrası analık izni süresinin bitiminden; eşi doğum yapan memura ise, doğum tarihinden itibaren istekleri üzerine yirmi dört aya kadar aylıksız izin verilir” biçiminde ifade edilen ebeveyn izninin kullanımı, çocuk bakımından sorumlu görülen ve asıl yeri ev olan kadınlara kalıyor. Oysa AB ülkelerinde, ebeveyn izin süresi, ülkelere göre farklılık gösterse de, üç ay ücretli izinden başlayıp, üç yıla kadar çıkıyor.
Çocukların sadece anneleri değil, babaları da var. Dolayısıyla da doğum izni sürelerinin bitiminden çocuğun ilköğretime başlayacağı süreye kadar, ebeveynlerin dönüşümlü kullanabilecekleri, iki yıl ücretli ebeveyn izin hakkı olmalı. Erkek çalışanlar da bu hakkı, devredememeli!
Kuşkusuz, sözünü ettiğimiz bütün haklar, evli-bekar ayrımı yapılmadan bütün çalışanlar için geçerli olmalı.