Biz kadınlar, bugün burada ve birçok başka ilde, erkekler tarafından katledilen kadınlar ve translar için toplandık. Bu topraklardaki kadın katliamında her gün en az 3 kadın erkekler tarafından öldürülüyor! Bu erkekler koca, eski koca, eski sevgili, baba, abi, dayı, kuzen. Her gün sokakta, otobüste, vapurda, evimizde, soframızda, yatağımızda bizimleler. Katilimiz ve onların azmettiricileri aslında en yakınımızdaki erkekler…
Her yer katliam, katiller hanemizde
Kadın cinayetine giden yol azarla, küfürle, tokatla başlıyor. Cinayet bir anlık öfkeyle değil, yıllarca süren işkenceler sonucunda, kendini göstere göstere geliyor. Bize bu şiddeti uygulayanlar ise, erkek egemen sistemden aldıkları güç ve yetkiyle, “Öldürme hakkımı kullandım” diyebiliyorlar. AKP’nin yaratmaya çalıştığı muhafazakar toplum düzeninde kadını değil aileyi esas alan politikalar sebebiyle her geçen gün kendini meşrulaştıran erkek şiddetine karşı susmuyoruz! Tokattan cinayete giden sürecin önlenmesi için her zaman yaptığımız gibi sokaklara çıkıp isyanımızı dile getiriyoruz ve getirmeye devam edeceğiz!
Aile değil kadınız, kadınlar isyandayız!
Erkek şiddeti yıllar içinde hem ruhumuza hem bedenimize işliyor. Şiddeti adım adım izleyen aile fertleri, komşular, iş arkadaşları, mahalleli, köylü susuyor. Şikayet dilekçesini alan karakoldaki polis, şiddet görmüştür raporu veren hastanedeki doktor, cinayet haberlerini süsleyerek sunan medya susuyor. Kadınlar olarak tüm bu yok sayılmaya rağmen “bir şans daha vermiyor”, şiddete başkaldırmaya, direnmeye devam ediyoruz!
Biz kadınların erkeklerin bizi denetim altına almak için uyguladıkları erkek şiddetine sessiz kalmıyoruz. Erkeklere itaat etmiyor, şiddet sarmalından çıkmak için mücadele ediyoruz. Erkek şiddetine direnişimizde ve yeni hayat kurma mücadelesinde yalnız olmadığımızı biliyoruz. Kadın dayanışmasının gücü yanında herkese sesleniyoruz. Şiddete tanık olmayın, müdahale edin!
Dayaktan cinayete, bir şans daha verme!
Kadınlar erkek şiddetine uğrayıp karakola gittiğinde şiddet gördüğü eve geri gönderiliyor. Müftülüklerin görevlendirdiği yetkililer ailenin ne kadar kutsal olduğuna dair vaazlar veriyor. Kadınlara karşı şiddeti önlemekle yükümlü bakanlığın bizzat atadığı görevliler, kadınları boşanmamaya ikna etmek için şiddet gördüğü kocalarıyla barıştırmaya çalışıyor!
Kadınlar olarak ölümü göze alıp evden ayrılıyor, bin bir tehdit altında boşanma davalarının peşinden koşmak zorunda kalıyoruz! Buradan hükümete ve kadını özne olarak görmeyen politika yapıcılarına sesleniyoruz: Kadınların hayatı sizin elinizde değil! Boşanmayı değil, cinayeti engelleyin! Kadınları boşanmaktan vazgeçirmeye değil erkekleri şiddet uygulamaktan caydırmaya uğraşın!
Boşanmayı değil, cinayeti engelle!
Devlet önlem aldığını söyleyip duruyor, yasalar çıkarıyor, konuyla ilgili çok prestijli uluslararası sözleşmeleri imzalıyor. Ama pratikte hiç de öyle olmuyor! Erkekler kadınları sokak ortasında, koruma altında, adliyede, sığınağın içinde bile öldürüyor. Öldürülen kadınları korumaya yönelik hiçbir tedbir almayan, var olan yasaları uygulamayan, erkek şiddetini ortadan kaldırmak bir yana önlemeyi bile görev saymayan devlet, işlenen cinayetlere ortaktır! Her gün öldürülme tehdidiyle yaşayan kadınların sorumluluğunu üzerine almayan ve onlardan bihaber olan bakan için bir kez daha soruyoruz: Ayşenur İslam kimin bakanı?
Kadın cinayetleri politiktir!
Kadınları öldürüp mahkemelerde türlü çeşitli bahanelerin arkasına sığınan erkeklerin savunmaları hep aynı: “Çok uzun süre telefonda konuşuyordu, beyaz tayt giyiyordu, cilveli saat sordu, gözü dışardaydı, sevişmek istemedi, tuzluğu uzatmadı…” ve daha yüzlercesi… Bu bahaneler karşısında mahkeme heyeti, yıllarca uygulanan şiddeti bir türlü delil saymıyor ve cinayete gerekçe uyduruyor. Eğer kadın biraz “şanslıysa” ve öldürülmemişse erkek hemen serbest bırakılıyor. Yaralı kurtulan kadının ölümüne giden bütün yollar açılıyor. Peki, faillerin tutuklanması için kadınların ölmesi mi gerekiyor?
Erkek adalet değil, gerçek adalet!
Yıllardır politik olarak takip ettiğimiz kadın cinayeti davalarında gördük ki: Kadının erkek şiddetine dair beyanını esas almayan devlet, söz konusu erkek olunca, “Beni aldattı, erkekliğime laf etti” gibi aslı ve tanığı olmayan ifadeleri şiddet ve cinayet için geçerli ve yeterli kabul edip cezada tahrik indirimi uyguluyor. Buradan yetkililere sesleniyoruz: Tahrik indirimi erkeklik indirimidir, yeni kadın ve trans cinayetlerini teşvik eder!
Erkek vuruyor, devlet koruyor!
Yıllarca nefret suçlarına maruz kalan, cinsiyet kimliği yüzünden toplumdan dışlanan, aşağılanan, çoğunlukla seks işçiliği yapmak dışında bir alternatifi kalmayan trans kadınlar da erkekler tarafından her gün öldürülüyor. Erkek egemen sistemin ikiyüzlü ahlak anlayışı yüzünden nefret cinayetleri her gün artıyor, normalleştiriliyor. Bir gün önce müşteri olarak giden erkekler, bir gün sonra toplumun transfobik linç kampanyası içinde yerini buluyor, transları katletmekte baş rolü üstleniyor. Trans cinayetlerini hem hukuk hem de toplum hoş görüyor. Ama bizler biliyoruz ki, trans cinayetleri münferit değil, tesadüf değil, politiktir!
Trans cinayetleri politiktir!
Bizler buradan milletvekillerine sesleniyoruz: Bu ülkede yaşanan kadın katliamında sizin de sorumluluğunuz var! Nüfusun yarısını oluşturan kadınlar her gün ölüm tehdidi altında yaşarken, her gün katledilirken sizler kadınların da oylarını alarak geldiğiniz o koltuklarda nasıl rahat oturuyorsunuz?
Meclis toplansın, acil önlem alınsın!
Bizler Meclis’in kadın ve trans cinayetleri gündemiyle acil olarak toplanmasını istiyoruz! Artık tek bir kadının ya da transın öldürülmesine dahi tahammülümüz yok! Meclis acil olarak tek gündemli toplanmalı, bu katliamı önlemek için görevini yapmalı; kadın ve trans kadın cinayetleri için özel ve süresiz bir komisyon oluşturmalı, özel olarak kadın ve trans cinayetlerine yönelik bir bütçe hazırlamalı, sığınakların sayısını artırmalı, kadın ve LGBTİ örgütlerinin rehberliğinde acil eylem planı oluşturmalıdır!
Yaşasın kadın dayanışması!
Kadın Cinayetlerine Karşı Acil Önlem Grubu!
23 Kasım 2014